Tarihte Duymadığınız İlginç Hikayeler

Öğretmeni Berberde Tıraş Ettiler…

Bu yazıya   “Kadirli’den sevgilerle” diye başlayacağız ve öyle bitireceğiz “Kadirli’den sevgilerle!” diyerek…

Öğretmen bu yıl Gazi Eğitim Enstitüsünü bitirmiş ve Kadiri ’ye atanmıştı. Genç olmasına genç, ülkücü olmasına ülkücü, Atatürkçü olmasına Atatürkçüydü. Ve bütün bunlar devri demokrasinin ne büyük günahıydı! Mimlenmişti öğretmen. Kırıkhan’da adam öldüren, İslahiye’de avukat yaralayan, şurada burada yol kesip “ “Huzur planını” uygulayanlar tarafından mimlenmişti. Yaman adamlardı huzur planı’nın uygulayıcıları. Saç keser, favori kazırlardı. Kulaklarına fısıldanmış, kafalarınag yazılmıştı: “Gomonist dediğin saçından ve de favorisinden belli olur. Kestin mi saçını, yoldun mu favorisini cascavlak kalırlar ortada! ”

Mimli öğretmen de akşam lokantada yemek yiyordu. Ne karşı masada palabıyıklı vatandaşların kafasından geçenlerden, ne de lokantanın dışında tezgâhlanan oyunlardan haberi yoktu. Arkadaşıyla birlikte yemeğini yedi, hesabını ödedi ve tam dışarı çıkarken yolu kesildi. Yol kesenler lafı uzatmadan konuya girdiler:” Senin saçını ve favorilerini keseceğiz.” öğretmen önce şaşırdı, sonra durumun ne durum olduğunu hemen anladı ve anlamamazlığa geldi:

“Siz kimsiniz acaba? Berber misiniz?””Ne berberi lan! Ben falanım. Tanımıyon mu? Saçlılara, favorililere, mimlilere, maksililere harp ilan ettim. Elimde liste var, bugün sıra sende!” öğretmen yine aşağıdan aldı : “Saçlarımı ve favorilerimi yarın ben kestirsem olmaz mı?”

Olmazdı! Kanun yürürlüğe girmişti. Sıra ona gelmişti. Bir-den öğretmenin etrafını sardılar ve yaka paça berbere götürdüler. Berber usturasını bilemiş, makinesini temizlemiş müşterisini bekliyordu. Öğretmeni pencere yanındaki koltuğa oturttu ve tarif üzerine bir güzel tıraş etti. Dışarıda toplananlar insanlık onurunu yücelten bu sahnenin bedava şakşakçılarıydılar. Öğretmen kazınırken güruhun başı “Sana bunca haber yolladım” diyordu, “Kessin saçlarını ve de favorilerini, diye. Dinlemedin. Benim forsumu kırdın… Gör bakalım şimdi ben ne yaparım adama!” Öğretmen adamın ne yaptığını önündeki aynadan görmüştü. Tıraş bitti. Kahraman dışardakilere sırıtarak baktı ve öğretmene sordu: “Kahveni nasıl içersin? “İçmemi!  “O halde rakı içelim.” “Onu da İçmem!” “Öyleyse şehadet getir.” Öğretmen istenileni yapar. Saç kesici kahraman sokaktakilere döndü : “Dindaşlarım, işimiz bitti, dağılalım.” Ve dağılırlar. Ne demiştik? Yazıyı “Kadirli’den sevgilerle!” diye bitirecektik. Öyle bitiriyoruz : Kaymakam Mehmet Çan’ı ve de Topaloğlu’nu anarak!

Şirketin Sahibi Bakanları Soruyordu

Hükümet programının okunmasından bir gün sonra gazetemizin santralına bir telefon geldi. Kendisini «Bir okuyucu!” olarak tanıtan kişi, “iBir konu hakkında bilgi almak” istiyordu. Santral, “Bir okuyucuyu” istihbarata bağladı. Telefona arkadaşlarımızdan özer Oral çıktı. “Bir okuyucu” bu defa kimliğini söyledikten sonra şöyle devam etti:

“Ben şirketinin muhasebecisiyim. Şirketimizin yetkilileri yeni bakanları tanımak istiyorlar. Düşündük. Gazetecilerin kulağı deliktir, dedik. Acaba size gelsem, yeni bakanlar hakkında bana bilgi verir misiniz? Yazmadıklarınızı söyler misiniz?”özer Oral ağzı çok laf yapan adamın dediklerinden bir şey anlamamıştı. Daha doğrusu anlar gibi olmuştu da biraz deşmek istedi

Anlayamadım, nasıl bilgi istiyorsunuz?” “Yani, şey, bakanlarımızın görüşleri nedir?” “Hangi görüşleri?”“Siyasi, iktisadi görüşleri…” “Hükümet programı bütün bakanların görüşlerini kapsar. Başka neyi öğrenmek istiyorsunuz?”

“Evet, hükümet programını okuduk. Fakat programda ana-hatları var. Daha teferruatlı bilgi istiyorduk. Siz bakanları yakından tanırsınız, ne yapmak isterler, belirli konularda ne düşünürler, merakları nedir?” Gazetelerin çoğunda bakanlar hakkında yazı çıktı. Hayat hikâyeleri, eşlerinin anlattıkları… Onları okursanız istediklerinizi öğrenirsiniz sanırım.” “Evet, onları da okuduk. Fakat bizim şirketin sahipleri daha özel bilgiler öğrenmek istiyorlar. Onun için size başvurduk”

Adam baklayı ağzından çıkarmaya başlamıştı. Özer Oral da pas verdi:  Ha anladım! Siz dostluklardan yararlanıp bakanların özel hayatlarını öğrenmek istiyorsunuz.” “Evet efendim, çok iyi bildiniz, işte onları öğrenmek istiyoruz. Bir randevu verseniz çok iyi olacak. Bakanlardan çoğunu herhalde tanıyorsunuz. Bu bizim için çok önemli” “Bakanları tanıyıp tanımamamız önemli değil, önemli olan sizin bu teklifiniz. Şirketin sahibine selam söyleyin. Yanlış kapı çaldınız. Haydi güle güle!” Kudretlinin çevresine ağ örmek, kudretliye çengel atmak… Çirkin politikacının alışıp sürdürdüğü bir taktikti… O zavallı da, bu taktiği en aptalca uygulamaya çalışıyordu…

Bakkal Dükkânında Olup Bitenler…

Kadın yanında çocuğu bakkaldan alışveriş ediyordu. Dükkânda yaşlı bir adam vardı. O sırada dükkâna yoksul bir çocuk girdi. Elindeki parayı bakkala uzattı:

Bana bir liralık yağ ver! Bir liralık yağla annesi yemek pişirecekti. Kadının çocuğu çikolata istedi: Anne bana çikolata atsana!” Bir liralık yağ isteyen çocuk, aynı yıl doğan akranının elindeki çikolataya çocukluğunun bütün kıskançlığıyla baktı. Kadın çocuğun bakışındaki keskinlikten ürperdi. Bakkala fısıldadı : Ona da bir çikolata veri Çocuk bakkalın eline sıkıştırdığı çikolataya bir garip baktı. Aldı ve çıktı. Yaşlı adam bakkala döndü: İşte bunlar cennetlik!”

İhtiyarın cennetlik dediği kadın karşılık verdi: Olur mu dede” biz cennetlik olur muyuz? Baksana başımız açık!” Yaşlı adam, “Sizin başınızı Atatürk açtı” dedi. “Ben gençtim, Of’ta bir gelin gördüm, başı açıktı. Allah Mustafa Kemal  den razı olsun, diyordu. Ben de eve gidip hem karımın, hem de gelinimin başını açtım. İkisi de Mustafa Kemal Paşa’ya dua ettiler. Sizin başınızı Atatürk açtı. Cennetlik olmanın baş açıp, kapamakla bir ilişiği yoktur. Bir sübyanı sevindirmenin sevabı sana yeter kızım.”

Kaybolan Çocuk

Görele’nin pazarı salı günüdür. Köylü sabahtan akın eder kasabaya. Yağıyla, sütüyle, lahanasıyla, bir de çocuklarıyla. Bir mahşer olur ki tüm Anadolu kasabaları gibi. O salı da öyleydi. Birden meydandaki elektrik direğine asılı belediye hoparlörü konuşmaya başladı : Bir erkek çocuk bulunmuştur. Anasının veya babasının belediyeye gelmesi duyurulur.” Genç bir karı koca kalabalığı yarıp elektrik direğinin dibine koştular. Sonra da oradakilere döndüler :

Bizim çocuk kayboldu, şimdi adamın biri burada bağırıp duruyordu, bizim çocuğu bulmuş!”